USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KUŞCU MUSTAFA' NIN GÜVERCİNLERİ ( Öykü)

15-12-2020
Kuşlar tabiatın olduğu gibi bahçelerimizin, hatta evlerimizin de canlı birer süsü, neşe, canlılık kaynağıdır. Issız bir ormanda kuş sesleri ortalığa nasıl bir canlılık verirse, komşumuzun güvercinlerinin ötüşleri de bana öyle bir haz verirdi. Sabahları uyanınca sokağımızın arka tarafındaki komşumuzun evinin terasından gelen güvercinlerin sesleri, kanat çırparak havada kavisler çizerek bazen tam, bazen de yarım halkalar halinde Mustafa amca'nın çaldığı ıslığı komutasında, elinde çevirdiği uzun çubuğun ucundaki ipiyle yön değiştirerek tekrar bir kaç tur uçuştan sonra Mustafa Amca'nın başının üstünde dönüşlerini, önce terasta yere sonra da kafeslerine girmelerini her sererinde ilgi ile izlerdim. Terastan gelen kuş cıvıltıları diğer komşuları bilmem ama, bana neşe saçarlardı. Gud... gud diye çikardıkları sesleri, ötüşleri, dedikodu yapar gibi sürekli cıvıldamaları, pır pır kafes içerisinde şirinlik yapmalarının, sahiplerine sevgi göstermelerinin keyfine doyum olmazdı. Mustafa Amca' nın ya başına konarlardı ya da omuzuna . .. Sokağımızdaki evlerin hepsinin terası vardı. Bizim evimiz de teraslıydı. Alt kat dairemiz kirada olduğu için evimizin bahçesine çamaşırlarımızı asamazdık. Yaz ve bahar aylarında, güneşli ve açık havalarda biz de çamaşırlarınızı terasımıza, asma altındaki çamaşır tellerine sererdik. Her çamaşır asmak için terasa çıktığımda çamaşır dolu sepeti bir kenara koyar, Mustafa Amca' nın direktifinde havalanarak gökte sürüler halindeki komşu güvercinlerin uçuşlarını, kavisler çizerek attıkları turları, taklalarını uzun uzun ve hayran hayran izlerdim. Komşu hanımların ve kızların da hoşlarına gider onlar da izlerlerdi. Kıymet adında çok güzel bir komşumuz vardı . 35_36 vardı yaşı. Ben o zamanlar orta sona gidiyordum. Terasta odunluğumuzda her zaman bir resim defterim ile bir de kara kalemim dururdu. Bazen güvercinlerin kanatlanarak gökyüzüne yükselişlerinin resmini çizer, ya da bir veya iki dörtlük şiirler yazardım. Bir gün yine terasa kuruyan çamaşırları toplamaya çıkmıştım. Kıymet abla başında kırmızı bir yazmayla saçlarını toplamış, ipe çamaşır asıyordu. Güvercinlerin uçuşlarını aynı anda seyrediyorduk. Birden arkamızdaki damdan bangır bangır bağıran bir ses duyduk. Bu komşumuz Kıymet Abla' nın abisi Hüseyin Abi'nin sesiydi. Adeta kükremiş bir arslan gibi bağırıyordu. _ Bana bak lan! Kuş uçurma bahanesiyle damdaki karılara kızlara bakıyorsun değil mi? Gelirsem seni aşağıya atarım, kuşlarının da kanatlarını yolarım. Mustafa Amca şaşkın şaşkın gencin yüzüne bakıyordu. _ Sen ne diyorsun oğlum? Tövbe... tövbe... _ Tez oradan aşağı in! _ Ağzından çıkan sözlere dikkat et! _ Etmesem n'olurmuş söyle bakalım! O anda annem beni çağırıyordu terastan indim. Anneme anlattım. " Şaşırmadım dedi annem. Şer bir adam Hüseyin. Hapishaneden yeni çıkmış demek ki! Bacısı Kıymet' i kıskanmış olmalı..." _ Ya anne Mustafa Amca yaşlı başlı bir adam! Adam işini yapıyor, bu adamcağızın bir hobisi bu, kime ne? Kime ne zararı var elalemin kızına karısına niye baksın? _ Kızım devrişin fikri neyse zikri odur". Hüseyin herkesi kendi gibi biliyor. Komşular hep şikayet ediyorlar kuşlardan. _ Neden ama kime ne zararları var? _ Güvercin seslerinden rahatsız oluyorlarmış. Damları kuş tüyü oluyormuş, süpürmekten bıkmışlar. Kuş tüyleri damlardaki salça tepsilerindeki salçalarının üstüne dökülüyormuş . Birgün bir cıngar çıkacak ama ne zaman? _ Aman onlarda tepsilerinin üstünü bir tülbentle kapatsınlar. Biz reçeli güneşlendirirken öyle yapmıyor muyuz? Ertesi gün okuldan gelirken sokakta bir kalabalık vardı. Kalabalığı yarıp baktığımda Mustafa amca yüzü, gözü kanlar içinde yerde yatıyordu. Komşuların anlatışlarından Hüseyin eline bir odun parçası almış, Mustafa Amca' nın neresine gelirse vurarak dövmüş. Sonra da kaçmış. O' nu o halde görünce çok üzülmüştüm. Biraz sonra da polis arabası geldi. Kaçağı arıyorlardı. Ertesi günü güvercinler uçmadılar. Ama tel örgülü kafeslerinden gelen gud!... gud!...sesleri ile özgürce uçmak için sahiplerine yalvarıyorlardı sanki. Akşam üzeriydi... güvercinler o saatlerde uçarlardı. Ama bu defa onları ilk kez komuta almadan kendi kendilerine uçarlarken gördüm. Aldıkları eğitimden, bir kaç tur attıktan sonra tel kafeslerine girdiler yeniden. Aradan üç gün geçti, kuşlar bu sürede hiç uçmadılar. Yine okuldan geliyordum. Bu defa Mustafa Amca' nın kapısının önünde bir kamyon duruyordu. Mustafa Amcalar taşınıyorlardı . Artık ak güvercinleri havada kavisler çizerek uçarlarken seyredemeyecektim. Birden yüreğime bir taş oturdu sanki! Sözde günlük güneşlik yaz mevsimindeydik, ama benim için puslu ve hazin bir hazan mevsimiydi. sahiplerinin rahat uyumaları için kafeslerinin üstüne örttüğü siyah örtünün altından çıkarak leylekler, turnalar gibi başka yerlere göç ediyorlardı bu hazan mevsiminde sanki... İşin en kötü yanı da onların kanatlanarak uçarlarken resimlerini bakarak çizemeyecektim. Bana ilham olan beyaz güvercinlerim, o şiirleri artık yazamayacaktım. Hani derler ya! "Bir kötünün azizliğine uğramayıver! " Sizi çok özledim ak kanatlı güvercinlerim. Siz benim için barışın ve özgürlüğün resmiydiniz, şiiriydiniz... AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU 23 Kasım 2020