Milli Maç Üzerinden Lgbt Propagandası

Necmettin Çalışkan
Necmettin Çalışkan

RAMAZAN’DAN BEKLENTİLER VE HAYATI GÜZELLEŞTİREN ORUÇ

Oruç, ahlakı güzelleştiren ve bireyi terbiye eden yapıya sahip bir ibadet olarak önemlidir.

Ramazan ayında nefis muhasebesi/özeleştiri yapmak, orucun hayatımıza etkilerini ve durumumuzu gözden geçirmemiz elzem bir görevdir. Bu görev, büyük bir ibadet olan tefekkürün de bir parçasıdır.

Müslümandan beklenen; inandığı gerçekleri, hayatında uygulaması veibadetleriyle ahlaklı bir birey haline gelmesidir.

Günümüzde Müslümanların iman ve ibadet konusuna büyük önem verdikleri ama ahlaki yapının ciddi zaafa uğradığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Ahlakı da nezaket ve görgü kurallarından ibaret gören bir düşünce de başka bir zaafımız olarak önümüzde durmaktadır.

Bugün ibadetlerin “boğazımızdan aşağı” geçmemesinin bir sonucu olarak toplumsal bir güven krizi yaşıyoruz.

NEREDE HATA YAPTIK?

Muhammed'ül-emin olarak bilinen yüce Peygamberinümmetinin “güvenilir” olma vasfını kaybettiği bir çağdayız.

 Bunun birçok nedeni arasında; insanların heva ve heveslerine, çıkar ve egolarına fazla yönelmiş olmaları sayılabilir. Bu durum, insanın fıtrata aykırı yaşamasındankaynaklanmaktadır.

Günümüz dünyasının insanlara dayattığı, kapitalistanlayış ve liberal yaşam tarzınınortaya çıkardığı ruhsal ve bedensel birtakım problemler vardır.

Aşırı lüks düşkünlüğü ve her şeye sahip olma arzusu, bu yeni hayat tarzının doğal bir neticesidir.

Bu yeni hayat tarzı, insanın ahlaki vazifelerini yapmasını engellemekte ve çeşitli buhranlara sebebiyet vermektedir. “Güven krizi” ve müminlerin “bir bedenin parçaları” gibi yaşamasını engellemesi bunlar arasında iki büyük kriz olarak karşımıza çıkmaktadır.

Aslında ibadetlerin samimi bir iman ve ihsan içerisinde yerine getirilerek, sorunları çözmesi ve bireyi ıslah etmesi beklenirken, sadece şekilsel bir eylem olmaktan ve zevahiri kurtarmaktan öteye gitmediği görülmektedir.

RAMAZAN’DAN BEKLENTİLER

Özetle; herkesin şapkayı önüne koyup Allah rızası için yaptığı ibadetlerin hareketlerine ve davranışlarına ne kadar etki ettiğini sorgulaması yani nefis muhasebesi yapması gerekir. Bu görev esasen oruçlu kimseden beklenen bir davranıştır.

Eğer oruç tutmakla tutmamak arasında,iç ve dış dünyamızda bir fark yoksa ya da bireysel ve toplumsal hayatımızda bir değişiklik olmadıysa aynaya tekrar bakalım,hayatımızı gözden geçirelim. “Nerede hata yaptık?” diyelim.

Okuduğumuz Kur’an bizideğiştirmemiş ve iç dünyamızda arınmaya yol açmamışsa silkinelim, kendimize gelelim.

Kur’an’ın mesajları hayatımıza yön vermemişve bizikendimize getirmemişse bir kez daha düşünelim.

Bilelim ki bu ayda Müslüman olduğunu sadece -Ramazan ayında hatırlayaninsanlarla- yıl boyu ibadete devam eden insanlar arasında fark olmalıdır.

Kişiye altın tepside sunulan bir fırsat olarak ramazan ayını değerlendiremediysek ya da ramazan öncesiyle ramazan sonrası hayatımızda bir değişiklik olmadıysa bir kez daha düşünelim.

Eğer cumadan cumaya camiye gidenle, İslami şuura sahip insan Ramazan ayını aynı ibadetlerle tamamlıyorsa başka söze hacet yok.

Evet,Ramazan beklentilerimizi karşıladı mı ya da biz Ramazan’ın bizden beklentilerinin ne kadarını karşılayabildik?

Doç. Dr. Necmettin Çalışkan 29.04.2021

Milli Maç Üzerinden Lgbt Propagandası
13-09-2023
Kadın Voleybol Milli Takımı dünya şampiyonu oldu. Büyük rakipleri yenerek voleybolda söz sahibi olan Brezilya ve Amerika gibi rakipleri devre dışı bıraktı. Avrupa şampiyonu Polonya ve İtalya'yı sonrasında da Sırbistan'ı yenerek şampiyon oldu. Burada meseleye birkaç açıdan bakmanın yararlı olacağını düşünüyoruz.
Birincisi; her ne kadar voleybol, takım oyunu olduğundan sonucu bir kişiye bağlamak adil değilse de alınan sonuçta bütün takımın emeği kadar Kübalı oyuncunun katkısı göz ardı edilemez. Burada söylenecek şey olsa olsa şudur; bizim de bu tarz başarılı oyuncu yetiştirme imkânımız yok mu? Ya da neden hep transfer ettiğimiz yabancıların başarısıyla övünüyoruz?
İkincisi; sporun sağlıklı nesil yetiştirmesi, kişiyi sosyalleştirmesi, kötü alışkanlıktan koruması ve düzgün karaktere sahip olmaya katkısı ve istenmeyen ortamlardan uzak tutma gibi olumlu yönleri olduğu bilinir. Peki ülkemizde hangi spor dalı bunları sağlıyor?
Üçüncüsü; sporun ülkenin tanıtımına katkısıyla, turizm gelirlerine etkisi düşünülebilir. Hangi spor dalındaki başarı ekonomimize katkısı oldu veya turist geldi? Birçok spor dalına milyon dolarlar yatırılıyor. Peki bu paralar nerelere harcanıyor? Paraların kaynağı nedir?
 TARİHE DÜŞMANLIK
Dördüncüsü; herhangi bir spor dalındaki başarının ülke gündemini bu kadar meşgul etmesi geri kalmışlığın, halen normalleşemediğimizin ve hazımsızlığımızın işaretidir. Sportif başarılarda sevinilir, kutlanılır, ama büyük kahramanlık destanları üretilmez. Bizde ise bir daha asla elimize geçmeyecek, tesadüfi bir başarı görülerek efsanevi boyut kazandırılıyor.
Beşincisi; ilginç bir şekilde Kadın Voleybol Milli Takım ve oyuncuları üzerinden hem siyasi anlamda hem de LGBT tartışması üzerinden müthiş bir noktaya geldi. Kadın voleybolcunun kendisini eleştiren bir şahsa yolladığı "Boş yapma Abdülhamid" pankartıyla verdiği sosyal medyadaki mesajın 2. Abdülhamid'e bağlanması ülkemizin tarihine düşmanlıktaki zihin haritasının yansımasıdır.   Bir maç nasıl oldu da bir anda LGBT savunuculuğuna geldi, anlamak mümkün değil.
Oyuncunun takımının başarısını istismar ederek kendi özel hayatıyla ilgili durumunu ısrarla teşhir etmeye çalışması garip. Neyi ispatlamaya çalıştığı da meçhul. Toplumun gelenek, kültür ve inanç değerleri açısından hassasiyetlerinin bilinmesine rağmen yaptığı paylaşımlar kabul edilemez. Milli takım yönetiminin oyuncularına fiziki sağlık kadar uzman psikologlarla destek olması gereklidir.
LGBT'ye aşırı duygusal tepki verilerek kamuoyunda bu kimsenin mağdur olduğu, dışlandığı izlenimi veriliyor. Maalesef ülkemizde hemen her konu politik bir malzeme haline getirilerek bir ayrıştırma argümanı olarak kullanılıyor. Evet aklı selim ile mantık zemininde düşünüldüğü takdirde bu konu gayet açıkken, iş farklı noktalara getirildi. Bir ülkenin milli takımının, o ülkenin giyim-kuşamda; inanç sistemi, değerleri, geleneklerinin gündem olmasından daha doğal ne var kim niye gocunur anlamak mümkün değil.
 POPÜLER KÜLTÜR DAYATMASI
Gündem değiştirilerek dikkatler başka yöne çekiliyor. Ülkenin içinde bulunduğu kriz ortamı, insanların hayatını sürdüremeyeceği noktaya geldi ama biz şımarık bir oyuncunun sosyal medya takipçisine verdiği cevabı tartışıyoruz. Her söylemin politik mesaja dönüştürülmesi, uç noktalara çekilmesi birilerinin işine geliyor.
 Sosyal medya üzerinden sırf dindarlar karşı çıkıyor diye popüler kültür olarak   herkesin LGBT’den yana tavır almasını anlamak mümkün değil. Dindarlara karşı olan kinlerinden, LGBT taraftarlığı yapıyorlar. Bu durumun sosyolojik ve psikolojik olarak tartışılması, topluma ne kadar büyük zarar verdiği, insani olmadığı, fıtrata aykırı olduğu toplumu rahatlatacak kimseler üzerinden tartışılması gerekir.
Aslında dikkate bile alınmaması gereken bir mesele bu kadar gündemde tutulursa ancak reklamı yapılmış olur. Bu konu uzmanlara havale edilerek acilen kapatılmalı ve ülkenin gerçek sorunlarına dönülmeli.
Tartışma, öyle kötü bir atmosferde sürdürülüyor ki LGBT karşıtı olduğunu söyleyen ve bununla ilgili görüş beyan edenlere “ama zamanında da şöyle şöyle oldu, falan yerde de böyle böyle oldu!” gibi savunmalar da ayrı bir garabet. Bir yanlışın başka bir yanlışla savunulması mantık dışıdır.
Özetle kapitalizmin ve yozlaşmış modernizmin katkısıyla sanki bu durumun normal yaratılışa uygun insani bir durum olduğunun söylenmesi, toplumun gündeminde tartışmak bile meseleye meşruiyet kazandırmak demektir. Kadın Voleybol Takımı günümüzde seküler ve modernist yaşam tarzının sembolü haline getirilerek LGBT propagandasına alet ediliyor. Voleybol kutlaması değil, LGBT dayatması ve eşcinsellik propagandası yapılıyor.
Doç. Dr. Necmettin Çalışkan 
ÖNCEKİ YAZILARI