USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

SOYADIMIZIN KAYNAĞI OLAN MASMANA 1. BÖLÜM .

03-12-2020
Kilis' te şehrin tam merkez yerinde bir ucu Öğretmen Evine , diğer ucu İstanbul Oteli ' ne çıkan, Akcurun ‘ un başlangıcı olan , dar ve uzun , Kalaycılar Mah. nin Haki Efendi Sokağı' nda asırlık , alanı oldukça büyük bir tarihi bina vardır. MASMANA ... ( şimdinin sabun Ve Zeytin yağı imal edilen FABRİKA ) Sokağın ortasında harabe haline bakmadan mağrurca , kale gibi duvarlarını gökyüzüne uzatır.Bu heybetli ve yıkılmamak için ayakta zor duran masmananın hep kilitli olan yarım ay şeklindeki demir kapısının ardında nelerin olduğunu çok merak etmişimdir çocukken. Masmanayı dedemin babası Hacı Mehmet Masmanacı , baba mesleği olan sabunculuk ve mahserecilik işini yapmak için masmanayı o zamanlar Kilis' te mülteci olarak yaşayan Ermeni bir iş adamından satın almış. 50 yıl kadar burada oğulları Ve amca çocukları ile birlikte sabun Ve zeytinyağı imal etmişler. Mehmet dedemin vefatından sonra da Hacı Mustafa dedem 40 yılı aşkın bir zaman fabrikayı çalıştırmış. Bir ara maddi bir kriz yaşayınca masmanayı bir Halepliye satmış. Halepli de birkaç yıl burayı çalıştırmış .Birgün imalathanenin gelir ve giderlerini muhasebe ederken vefat etmiş. Adamın hiçbir mirasçısını bulamamışlar . İşleteni olmayınca 60 yılı aşkın bir zamandan beri boş kalmış . Daha sonra da devletin hazinesine dahil edilmiş . İki yıldan beri Turizm ve işletmecilik Bakanlı ' ğı yetkilileri tarafından restore edilerek çok amaçlı bir iş hanı , resim atölyesi ve kazılar sonucunda Masmana ' dan toprak altından çıkan tarihi eserlerin sergilendiği bir müze olarak Kilis Turizmine açılmış ve Kilis turizmine hizmet etmektedir. Atatürk ' ün Cumhuriyet sonrası yaptığı yeniliklerden biri olan; " SOYADI KANUNU " na istinaden dedelerimiz de soyadımızın MASMANACI olması için beyanda bulunmuşlar ve soyadımız MASMANACI olmuş. MASMANA... Çocukluğum , fotoğraftaki yarım asırdan fazla bir zaman sonra harabeye dönmüş , duvarlarını yarım bir ay gibi çevreleyen, belki 30 tane kemerlerin çerçevelediği masmananın büyük hollerinde ve labirent görüntüsündeki koridorlarında mahalleden arkadaşlarımla saklambaç ve kovalamaca oyunları oynayarak geçti . İlk bakışta yıllarca içinde zeytin yağı sıkılmış, sabun yapılmış bu büyük mahserenin yorgun duvarlarının heybetli görünüşü insanları ürkütebiliyordu. Babaannemin anlattığı kadarıyla bu mekanda çalışan ak sakallı , nur yüzlü Hanifi Baba adında bir usta başı varmış. Hanifi Baba şerbetli bir adammış. Masmana eski bir bina olduğu için içinde yılanlar yaşarmış . İşin en garip yanı da yılanlar makinaların ve çalışanların sesinden gündüz hiç görünmez , gece boyu , kuşluk vaktine kadar gezinirlermiş . Adamcağızın kimsesi ve kalacak bir yeri olmadığı için masmanada yatıp kalkarmış. Dedemin " gel benim evimde kal " diye ısrarlarına rağmen masmanada bir odada kalmayı yeğlermiş. Vazgeçmesi için de dedemin ve işçilerin " Burada yaşarsan seni yılanlar sokar " derlermiş, adam hiç oralı olmazmış. Dedemin babası Hacı Mehmet her sabah masmanaya girdiğinde , birkaç duvarın dibinde içinde süt olan sahanlar görürmüş. Bilirmiş ki Hanifi Usta , geceden yılanları beslemiş. Bazı duvar deliklerinin yanında da soyulmuş yılan derileri... Baba evim masmananın olduğu sokaktadır. Masmananın bitişiğindeki Kırmızıgil 'in evi , bizim ev de onun bitişiği... sokaktaki bütün evler tek katlı Ve taş yapılıdır. Eski Kilis evlerinin şu özelliği vardır. Sokağa açılan tahta veya Tudya kapıdan havuşa( evin bahçesi ) girersiniz. Evin en büyük odasından birkaç merdivenle yukarı çıkarsınız. Oraya da çıkma denir. Orası evin hanımının yatak odasıdır. ( şimdinin dubleks odası ) Yine odanın bir kapısını açarsınız o kapı da Hazna yani önemli eşyaların konduğu hazine odası.. Daha sonra evin havuşundan birkaç merdivenle zemin kata inersiniz.Orası da evin mağarasıdır. Adı mağara ama tabanı betonla döşeli , duvarları çimento ile sıvalı , tavanı ağaç direkli muntazam bir yer evidir. Mağara loş ve serin olduğu için ve o zamanlarda buzdolabı olmadığı için evde yaşayan kayınvalide gelinlerine peyniri, salçayı, turşuyu, kavurmayı , pekmezi mağaraya koydurturmuş. Bahçenin bir köşesinde de kapısı tahtadan yapılı abdesthane denilen bir tuvalet(wc ) Bir başka köşesinde kapısı taş kemerli içinde musluğu ve tezgahı olmayan, yerde yine beyaz taştan örülmüş altında toprak yığını ve üstüne üç taş kurulmuş Yer ocağı , üstüne tabak ve çanakların dizildiği birbirine paralel çakılmış tahtaûa raftan oluşan evin genel mutfağı. Evde en az üç ailenin yaşadığı; iki odası kaynanaya , kayınbabaya, varsa bekar çocuklara , iki odası büyük oğlana Ve eşine, diğer iki odası küçük oğlana ve eşine aittir. Mutfağın hemen yanında 8 - 9 basamakla çıkılan tabaka.. Bu bölüm genelde evin yeni evlenen oğluna ve hanımına aittir. Duvarında mutlaka ceviz oymalı büyük bir boy aynası vardır. Holünde bir veya iki tane beyaz keten üzerine kanevitçe işli Örtülü sedirler vardır. Havuşun ağaçlıklı toprakla sıvalı , yerden biraz yükseklte olan Seki denilen bir küçük avlusu daha vardır. Bu bölüm ikindi vakti olunca toz , toprak kalkmasın diye sulanır , çöp süpürge ile süpürülür , duvar dibine ,ağaçların koyu gölgeli yerlerine minderler serilir, uzun yün yastıklar dayanır, bahçedeki kuyudan buz gibi su kovayla çekilerek toprak kennelere ( testi ) lere doldurulur. Evin beyi işten gelince minderlere otursun , belini bu rahat yastıklara dayasın , dinlensin diye. Akşam yemeğinde buraya yer sofrası açılır, önce evin dedesi , ninesi ve oğullarına sofra hazırlanır, erkekler doyduktan sonra evin kızları, gelinleri ve çocukları oturur yemeklerini yerler. Kış günü de herkes sırasıyla genel mutfakta yemeğini yapar, herkes odasında yemeğini yer. Gelelim masmanaya.. şimdi diyeceksiniz ki masmana ile kilis evinin ne alakası var ? Aysel Hanım masmanayı anlatırken neden tarihi Kilis evlerini anlatıyor ? Şöyle ki ; Dedem sabah işe giderken nineme o gün akşama ne yemek yapacağını sorar. Ninem de kuru bamya yapacağını söyler. Dedem bamyayı hiç sevmediği için evin çıkmasına çıkar, tavanda asılı olan iki ip kuru bamyayı koparır, haznaya saklar ve masmanaya gider. İkindi vakti olunca ninem yemek yapmak için ipte asılı duran kuru bamyayı koparmak ister, lakin çıkma akşam karanlığında loş ışıklıdır, gözü görmez, elini tavana kaldırıp bamya ipi diye tavandan aşağıya sallanan yılana elini atar yılan ninemin eline sarılır ve yılanın poflamasıyla birden bağırmaya başlar. Yılan ninemin elini bırakıp kaçar.Evdeki yaşayanlar, komşular hepsi ninemin korkunç çığlığını duyunca başına toplanırlar. Amcamın oğlu hemen gider Hanifi babayı çağırır. Hanifi baba çıkmaya kadar çıkan komşulara evlerine gitmelerini söyler. Korku ve heyecandan zangır zangır titreyen ninemi dedem kucaklayarak alt kattaki yatağa yatırır , yanına da büyük yengemi koyar , kapısını iyice çeker . O yılanın mutlaka bulunup öldürülmesini söyler. Amcam ne olacak diye merak edip ,aralık olan kapının arasından olanları seyreder. Adam Çıkmada elbise dolabı içinde bir duvar deliğinin önünde oturur , kendi kendine konuşur . Arası beş dakika geçmeden eline sarılı yılan ile havuşa iner. Havuşta biriken komşular ve ev halkı korkudan faltaşı gibi ayrılmış gözlerle Hanifi baba ' nın eline helezon şeklinde sarılmış yılana bakarak kaçacak yer ararlar. - " Korkmayın artık size zarar vermeyecek.. " der ve sanki yılanın kulağına fısıldar gibi: - Bir daha ne bu, ne de diğer evlere gelmeyeceksin değil mi ? Ne sen , nede yavruların ve yakınların, hepsine söyle ! der" ve oradan uzaklaşır. O gün evde bamya pişmez ve buna en çok dedem sevinir. O günden sonra ne masmanada , ne mahallede , ne evlerde bir tane dahi yılana rastlanmamış. Aradan yıllar geçmiş masmananın kapısına büyük bir heybe kilidi vurulmuş.Ara ara bir gümbürtü duyardık . Hemen masmananın içinde bir Kemer'in çöktüğünü anlardık.. Geçen yıllar , ayakta duramayacak kadar yaşlanmış duvarlar ı çökertiyordu zaman zaman. Birgün evimize çok yakın olan KEMALİYE İLKOKULU ' ndan çıkmış eve geliyordum.Masmananın eskimiş , yıkılmış duvarlarının ardında ne vardı acaba? Ninemin kışın tandırın ( yer sobası) başında otururken masmanadaki yılan olayını anlattığından beri bu kapalı kapının ardında neler yaşandığını, o yılanların Hanifi üsta ' nın ölümünden sonra nasıl kaybolduklarını. nereye gittiklerini hep merak eder, o adamın ruhunun orada yaşadığını düşünürdüm. Masmananın yıllardır kilitli kapısını açık olduğunu görünce çok heyecanlanlanmıştım. Elimdeki okul çantasını fırlatarak - Yaşasınn ! Masmana açılmış !Önlüğümü bile çıkarmadan komşumuzun kızı ve çocukluk arkadaşım Nuray Taşkent ' in iki katlı evlerinin penceresinin altına gidip -Nurayyy.... kız Nurayyyy çabuk aşağıya gel.. diye bağırıyordum.. bitişik pencerede aynı okula gittiğimiz Yılmaz Masmanacı eğildi - " Ne oluyor kız ? Ne bağırıyorsun ? Çabuk gelin ! Derken amcası oğlu Mehmet , bitişik komşu Kel Ahmet ' in kızı Emel, Acuroğlugil ' in Ekrem geldi. Masmananın önünde toplandık. Demir kapısının arkasındaki kabaltıdan başımızı uzatıp bakmaya korkuyorduk . Hanifi Dede ' nin ruhu bizi kovalayacakmış gibi.. Korka korka kapıdan tam içeri adımımızı atacaktık ki , Masmananın tam karşısındaki Nuray' gilin evlerinin penceresinden Nuray ' ın abisi Şenay Taşkent abi camdan başını sokağa uzatarak biraz korku , biraz da endişe içinde seslendi :-Çocuklar sakın içeriye girmeyin ! üstünüze duvar yıkılabilir ! AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU Eğitimci şair ve yazar